Roddy Doyle
Dublin’de bir pub’dayız, tanıdık birilerinin sohbetine kulak misafiri oluyoruz: Yıllar önce “The Commitments” adlı grubun menajeri sıfatıyla aşina olduğumuz Jimmy Rabbitte, onun mahalleden en yakın dostu ve The Van romanında eninde sonunda batacak bir karavan- restoran işleten babası Jimmy Rabbitte konuşuyor... Facebook’un, internetin, Rabbite ailesinin son dedikodularını paylaşırlarken –birdenbire- 47 yaşındaki, dört çocuk babası, karısıyla birlikte eski Kelt rock- metal-punk gruplarının diriltmesi işiyle uğraşan oğul Jimmy’nin bağırsak kanseri olduğunu öğreniyoruz; Roddy Doyle’un Barrytown üçlemesinde ele aldığı Rabbitte ailesini yeniden okurlara sunduğu The Guts’ın açılış sahnelerinde. Mahalleden aşina olduğumuz “serseri” kadrosunun yetişkinlikten orta yaşlılığa geçerken sosyal, ekonomik, sağlıkla alakalı çöküşlerine tanık olacağımız bir kırklı yaşlar romanı yazmış İrlandalı Doyle ve kanımca sadece Britanya’nın özgür kuzey komşusunda geçerli değil anlatılanlar, bu topraklarda -Kadıköy’de ya da Taksim’de- ömrünü geçirmiş, bir bakıma “Kaybedenler Kulübü” mensuplarının aile kurmuş halleri olarak da düşünülebilir.
The Commitments ile 1980’lerin sonunda İrlanda edebiyatında ve 1990’ların başında sinemada (bizde Gençlik Ateşi adıyla yayımlanmıştı) esmiş işçi sınıfı gençlerinin ekonomik çöküntü sürecinde müzikle çıkış aramalarını ele alarak kendi kariyerini
de başlatmıştı Roddy Doyle. Barrytown adını verdiği Kuzey Dublin’de, zamanında Dublinliler’de James Joyce’un da ele aldığı mahallelerde, İrlandalıların müzikle, yoksullukla, aileyle, arkadaşlıkla, içkiyle ve cinsellikle yoğrulmuş seküler gündelik hayatında ayakta kalma çabalarını The Snapper ve bahsi geçen The Vanromanlarında da devam ettirmişti. Sıkı diyaloglardan oluşan, pek tasvirlere ve hatta aksiyona yer vermeyen, seri okumaya imkan sağlayan ve tabii alışık olmayanlar için “bozuk” gözüken argo diliyle kendine özgü bir üslup da geliştirmiş Doyle, hem bu üçlemeyle hem de Booker kazandığı Paddy Clarke Ha Ha Ha ya da Türkçede de Sel Yayıncılık tarafından yayımlanmış öykü kitabı Boğa Güreşi gibi yapıtlarıyla, İrlanda’nın en saygın yazarlarından biri durumunda. Hatta 1994 yılında yazdığı Family adlı senaryosu BBC tarafından filme alındığında genç bir yönetmene de uluslararası kariyer açısından el vermişti: Orta sınıf bir İrlanda ailesinin bir karakteri üzerinde duran dört bölümlük diziyi yöneten genç isim, bizim artık 24 Hour Party People, I Want You, 9 Songs, Code 46 gibi yapımlardan ustalığına aşina olduğumuz Michael Winterbottom’dı.
de başlatmıştı Roddy Doyle. Barrytown adını verdiği Kuzey Dublin’de, zamanında Dublinliler’de James Joyce’un da ele aldığı mahallelerde, İrlandalıların müzikle, yoksullukla, aileyle, arkadaşlıkla, içkiyle ve cinsellikle yoğrulmuş seküler gündelik hayatında ayakta kalma çabalarını The Snapper ve bahsi geçen The Vanromanlarında da devam ettirmişti. Sıkı diyaloglardan oluşan, pek tasvirlere ve hatta aksiyona yer vermeyen, seri okumaya imkan sağlayan ve tabii alışık olmayanlar için “bozuk” gözüken argo diliyle kendine özgü bir üslup da geliştirmiş Doyle, hem bu üçlemeyle hem de Booker kazandığı Paddy Clarke Ha Ha Ha ya da Türkçede de Sel Yayıncılık tarafından yayımlanmış öykü kitabı Boğa Güreşi gibi yapıtlarıyla, İrlanda’nın en saygın yazarlarından biri durumunda. Hatta 1994 yılında yazdığı Family adlı senaryosu BBC tarafından filme alındığında genç bir yönetmene de uluslararası kariyer açısından el vermişti: Orta sınıf bir İrlanda ailesinin bir karakteri üzerinde duran dört bölümlük diziyi yöneten genç isim, bizim artık 24 Hour Party People, I Want You, 9 Songs, Code 46 gibi yapımlardan ustalığına aşina olduğumuz Michael Winterbottom’dı.
Üçlemeyi okumamış olsanız bile, geçen sene yayımlanan The Guts’ı okumaya başladığınızda, hiçbir yabancılık çekmiyorsunuz ve çok hızlı biçimde, bir televizyon sitcom’u izliyormuşçasına, bu neşeli ama düşündürücü anlatıya dahil oluyorsunuz. Müzik endüstrisiyle ilgili pek çok dedikoduyu öğrenmenin yanı sıra kanser tedavisinin kimi zaman dramatik ama çoğu zaman komik yanlarını görüyorsunuz Jimmy Rabbite’ın hikayesinde. Kitabın zirvesi, dört orta yaşlı adamın romanın sonlarında gittikleri büyük rock müzik festivali... En az bizim kadar söyleniyorlar ve tadını çıkarıyorlar müziğin!
[Eylül 2014]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder