29 Temmuz 2019 Pazartesi

Ödüllerin Işıltısında 2015


Adam Johnson

Sıradan bir okurun takip edemeyeceği kadar çok kitabın yayımlandığı dünyamızda pusula olarak kullanabileceğimiz mekanizmalardan birinin de ödüller olduğunu birçok kere belirtmiştim. Geçtiğimiz yılın değerlendirmesini bir de dünyanın çeşitli yerlerinde dağıtılan ödüllere bir göz atarak yapmaya niyetlendim. Böylece kötü bir yılın iyi kitaplarına ulaşabilmek bir nebze mümkün olabilir.

İrlanda'da, eskiden sponsorunun adıyla bilinen, bir keresinde Orhan Pamuk'un da aldığı Uluslararası Dublin Edebiyat Ödülü müthiş bir iş yaparak upuzun liste yayımlıyor her sene. 2016'nın ödülü için dağıtılan o listeyi bulanlar, geçtiğimiz yıl İngilizce yayımlanmış ve okurları heyecanlandıran neredeyse tüm yapıtların bilgisini edinmiş olabilirler. 2015'te bu ödülü, Jim Crace Harvest (Hasat) romanıyla almıştı. Bir zamanlar ilk romanıyla bu ödülü kazanmış Kevin Barry, ikinci romanı Beatlebone ile, İngiltere'de ve İrlanda'da İngiliz bir yayıncı tarafından yayımlanan ve "roman türüne yeni olanaklar kazandıran" yapıtlara Londra Üniversitesi'nin Goldsmiths kurumu tarafından (İngiliz İşçi Partisi yayını New Statesman'ın desteğiyle) verilen Goldsmiths'i kazandı. Üç yıldır verilen bu ödüle benzeyen bir başka İngiliz ödülüyse, Londralı yayıncı The Folio Society'nin sponsorluğunda 2014 yılında -oldukça medya gürültüsü yaparak- verilmeye başlanan Folio Ödülü'ydü. İngiltere'de basılan İngilizce yazılmış herhangi bir kurgu yapıtına verilen bu ödülü, bu sene William Fiennes başkanlığında, The Observer yazarı Rachel Cooke, yazarlar Mohsin Hamid, AM Homes ve Deborah Levy'den oluşan jüri, 1971 doğumlu Hint kökenli Amerikalı Akhil Sharma'nın ikinci romanı Aile Hayatı'na (Türkiye'de April Yayıncılık tarafından Ergin Kaptan çevirisiyle yayımlandı) layık gördü. Pen/Hemingway ve Whiting ödüllerine layık görülmüş ilk romanını 2000'de yayımlayan Sharma, uzun aralıklarla, ince eleyip sık dokuyarak yazıyor anlaşılan, ama karşılığını da görüyor. Yalnız sponsorunun çekilmesiyle boşluğa düşen bu ödül, bu sene verilmeyecek. Rakibi Man Booker ile birleştiği söylentileri de kulağımıza geldi. Man Booker bu yıl, belki takip etmişsinizdir, Jamaikalı Marlon James'in A Brief History of Seven Killings (Yedi Cinayetin Kısa Tarihi) adlı romanına verilmişti. Aynı roman, ırkçılık karşıtı ve insanlık kültürünün zenginliğinden yana kişilere ve yapıtlara verilen, Clevelandlı hayırsever ve şair Edith Anisfield Wolf'un adını taşıyan Anisfield-Wolf Kitap Ödülü'ne de layık görüldü. Bugün Cleveland Vakfı tarafından verilen bu ödülü zamanında alanlar arasında Martin Luther King Jr., Wole Soyinka, Nadine Gordimer, Toni Morrison, Ralph Ellison, Edward Said, Derek Walcott gibi önemli isimler yer alıyor.

Amerikan Ulusal Kitap Ödülü 2015'te -yakınlarda Pegasus'tan Güneş Demirel çevirisiyle yayımlanmış Yetimlerin Efendisi'nin Öyküsü romanıyla 2012'de hem Pulitzer hem de Ulusal Kitap Eleştirmenleri Çevresi ödülünü kazanmış- Adam Johnson'un yeni öykü kitabı Fortune Smiles'a verildi. Johnson bir yıl önce de, Kurt Cobain hakkında yazmış olduğu "Nirvana" adlı öyküsüyle, dünyanın en fazla maddi getirisi olan öykü ödülüne layık görülmüştü. Bu sene Pulitzer de, Ulusal Kitap Ödülü'ne de aday gösterilmiş, yine ülkemizde Koridor Yayıncılık tarafından Handan Ünlü Haktanır çevirisiyle yayımlanan Göremediğimiz Tüm Işıklar romanıyla Anthony Doerr'e verildi. Pek çok yayın tarafından yılın en etkileyici yapıtlarından biri olarak gösterilen Doerr'in kitabı, tarih, savaş, aşk, özel yetenekli çocuklar gibi temalar taşıyordu.

ABD'nin güney komşusu Meksika'dan Fernando del Paso ise, İspanyol Kültür Bakanlığı'nın İspanyolca yazanlara verdiği 125 bin euro değerine erişmiş, romanın büyük atası Cervantes'in adını taşıyan ödüle layık görüldü. 80 yaşındaki yazarın hiçbir kitabının dilimize çevrilmediğini belirtelim. Edebiyatın en büyük (ama gitgide en politik hale gelen) ödülü Nobel ise Ukraynalı Svetlana Aleksiyeviç'e verildi. Türkçede şimdilik baskısı tükenmiş Nazi İşgalinde Sovyet Kadınlar ve Çernobil'den Sesler adlı iki yapıtıyla bulunan bu yazar, şair ve gazetecinin yapıtları yakın zamanda daha yaygın biçimde dilimizde bulunabilecektir sanırım. Bazen bu ödülün kritik coğrafyalardaki mühim aydınlara verildiği izlenimini çok fazla hissediyoruz; Aleksiyeviç de, son senelerde kabaca ülkedeki Rus yanlılarıyla Avrupa yanlıları arasında ikiye yırtılan ve zamanında dünyanın en vahim kazalarından birini yaşamış bir ülkenin trajik kaderi biraz daha vurgulansın diye seçilmiş gibi hissettiriyor.

Fransa’da neler oldu?


Müslüman coğrafyayla Avrupa siyasi kültürünün Avrupa yakasında en fazla kesiştiği ülke olan Fransa’da, tarihin hareketlerinin vehametini gitgide daha fazla hissediyor. Buna rağmen, edebiyat ödüllerinde Fransızlar bu kesişim meselesini etraflıca çeviren yapıtlara yönelmiş gözüküyorlar. Bahsetmiştim, Fransız Akademisi'nin Büyük Roman Ödülü iki Gallimard yazarı, Cezayirli Boualem Sansal'ın 2084: la fin du monde (2084: Dünyanın Sonu) ve Tunuslu Hédi Kaddour'un Les Prépondérants (Baskın Gelenler) arasında paylaştırıldı. Goncourt ödüllerinde Türkiye'de de sevilen Mathias Énard'ın Boussole (Pusula) romanı büyük ödülü alırken, ilk roman için verilen ödülü Albert Camus'nün Yabancı'sına kontra çıkan, 1970 Cezayir doğumlu Kamel Daoud'un Meursault, contre-enquête’si (Meursault, Öteki Soruşturma) aldı. Prix Femina'yı -sosyolog Luc Boltanski'nin oğlu, ünlü sanatçı Christian Boltanski'nin yeğeni- gazeteci Christophe Boltanski, ailesini odağına aldığı biyografik romanı La cache (Sığınak) ile kazandı. Prix Renaudot, Delphine de Vigan'ın D'après une histoire vrai (Gerçek Bir Olaydan Esinle) adlı romanına layık görülürken; önceki yıllarda Philippe Dijan, Michel Houellebecq, Frédéric Beigbeder gibi isimlere verilmiş olan Prix Interallié, Laurent Binet'nün La Septième fonction du langage (Dilin Yedinci İşlevi) adlı kitabına layık görüldü.

Ve gelelim bizim için de büyük önemi olan Prix Médicis'e: Fransız edebiyatı açısından Nathalie Azouiar'nin Titus n'aimait pas Berenice (Titus Berenice'i Sevmemişti) kitabı bu ödülü kazanırken, çeviri yapıtlara verilen bu en önemli Fransız ödülü, Orhan Pamuk'un Kar romanından 10 sene sonra, Hakan Günday'ın Galaade Éditions tarafından Jean Descat çevirisiyle yayımlanan Daha romanına verilince gururumuz bir kere daha kabardı. Demek ki, çağdaş edebiyat haritasında bizim de yerimiz varmış.

[Ocak 2016]

Hiç yorum yok: