2 Ekim 2018 Salı

Bir yerde suya atlayan başka bir yerde çıkacaktır, çıkmazsa ağzında sazdan pipet kötülerin kaybolmasını bekliyordur

Profesyonel editör ve yazar olarak çalıştığım uzun yıllardan sonra, bildiğim hiçbir resmi ilişiğim kalmamışken yayın dünyasıyla, kendi yazdıklarımla oynamaktan başka yapacağım bir şey olmadığını düşünmeye başladım yine. Bata çıka bu hayatta idare edenlerden biri olarak, en azından kendi yazabilme hevesimle oynayıp fırtınalar koparan kavgaların kıyısında, yükselen dalgalarda çalkalanırken boğulmamaya gayret göstermeyi ihmal etmeden, varolmaya devam edeceğim.

Bloga yazmadığım zamanlarda çeşitli dergilere ve internet mecralarına yazdım, çeşitli kitapların arka kapaklarına yazdım, odamda kutulara tıktığım defterlerle kâğıtlara yazdım, yazmayı bir gün bile olsun bırakmadım. Yazarak yığdıklarımdan henüz bir yapıt çıkarabilmiş değilim, ümidim o günün de er ya da geç gelmesi. (Hazır Selahattin Özpalabıyıklar 40 yıl bekledikten sonra nihayet Göndermeler adlı ilk kitabını yayımlatmışken, ümidi kesmemek için gerekçe bulmuşken...) Ama yığılmış olanları yine de okurla paylaşabileceğimi sanıyorum, blog bunun için uygun mecra olabilir.

Kesintisiz en uzun süren çalışmam Sabitfikir dergisinde Dünyadan adı verdiğimiz köşeye yazmaktı. Başlangıcında Sel Yayıncılık'ta çalışıyordum, Bilge ve Mehmet Onur sayesinde başlamıştım dergiye ve dolayısıyla internet sitesine yazmaya, Elif Bereketli ve Ceyhan Usanmaz dönemlerinde hiç mola vermeden dünyada yayımlanan kitaplar arasından kendi anlayışıma uygun bulduklarım hakkında yazdım da yazdım. Sonra yepyeni bir yapılanma oluştu dergide, bambaşka bir ruhun kabuğun içine gireceği belli oldu, Ceyhan'ın ayrılmasından sonra bir merhaba mesajı bile gelmeden sessizliğe bırakıldım sanırım. Memleket kavgalarına doğrudan hiç karışmayan insanlara bile kavgaların gölgesi düşebiliyor elbette, ummadığım kadar uzun süren okura doğrudan yazabilme fırsatı da böylece sona erdi. Bu süreçte bana bu imkânı sağlayanlara, yazdıklarımı okuyanlara, ender de olsa okuduktan sonra hissettiklerini, düşündüklerini benimle paylaşanlara çok teşekkür ederim. (Bu süreçte bir de hiç ama hiç ummadığım bir şey oldu, yavru kedimle tanıştım ve bir ömür boyu sadece ona bile yazabilirim yazacaklarımı.)

Şimdi, yeni bir ayın ilk günlerinde, yeni bir mevsimin yağmurları altında, kendime yeni bir yazma temposu belirlerken, bu blogu da uğrayan okurların okuması için tekrar canlandırmaya niyetlendim. Kimi zaman önceden yazmış olduklarımı, kimi zaman yeni metinlerimi, kimi zaman da anlık tepkilerimi burada paylaşabilirim. Hayatın neler getireceği, benim neler yapacağım ne kadar kestirilebilirse artık...