11 Mart 2007 Pazar

Deniyorum...


Ne yazarsam yazayım, saçma olacaktır. Böyle hissediyorum, yapabileceğim bir şey yok.Başlangıçları bir türlü sevemedim. İyi de, başlamadan devam edilemiyor. Bu nedenle başlamak zorundayım, doğru ya da yanlış, seveyim ya da sevmeyeyim.

Yazmanın biçimi, anlamı, işlevleri, yarattıkları değişti, değişiyor. 21. yüzyıldayız. Bu yüzyıl ilginç ama yeknesak olacak. Herkes okur-yazar-izlerleşiyor, yazının demokratik çağındayız. 20. yüzyıl, bir başlangıçtı, yazının demokratikleşmesi açısından; hele sonları... Teknoloji en radikal açılımları iletişim alanında yapmış gözüküyor, söz konusu demokratikleşmeyse. Artık, temel bir teknolojik yatırımı yapabilen ya da bu yatırımlara ulaşabilen herhangi birisi, herhangi bir amaçla, mesajını yayabiliyor dünyaya. Geçen yüzyılın gıpta ettiğim durumu, bu demokratikleşmenin henüz kontrol edilememesiydi. Bugün, bu konuda mücadele var; şirketlerin ve devletlerin ideolojik aygıtları, yaptırım güçleri bu demokratikleşmeyi hizaya getirebilir; ama her geçen gün daha da yayılan bir yazma/yayma arzusu insanları ele geçirdikçe, çoğalma devam edecektir.

Bir blog başlatmak istiyor muydum? Çekinerek, evet. Bir bakıma, kendi adamdan, başka adalara yayın yapma imkânı sağlayacak, şu blog. Bir yapı kurup, bir tasarı doğrultusunda metin yazmak istemiştim ilk karşılaştığımda bu imkânla, sonra hayatın hırgürüne kapıldım, tek başıma tasarıların altından kalkamadım. Bu nedenle, sadece deniyorum diyerek ilk adımı atmaya karar verdim.

Net-yazınının bir özelliği, metinlerin ömürlerinin çoğu zaman kısa ve kısıtlı olması. Kimi zamansa, sonsuz sayıda kopyalanıp dağılarak, yaygın bir yaşam alanına sahip oluyorlar. Neyin ne olacağını henüz bilemiyorum.

Odalarımızda, gizli gizli yazdığımız, kimseye okutmadığımız günceler, pek çoğumuz için yerlerini gösteri biçimindeki net-yazınına bıraktı. Orada ve burada, sözlüklerde ve forumlarda, sohbet odalarında ve blog günlüklerinde, paylaşım alanlarında ve elektronik yayınlarda sözümüzü, yazımızı ve görüntümüzü üretip, paylaşıma açıyoruz. Bu mecrayı kullanan kişiler olarak, kısa zamanda kendimizi birer metin yazarına, haberciye, grafikere ve yönetmene çevirebiliyoruz. Medya tarihindeki en demokratik çağda, kimi zaman korsanlık yapmak durumunda da kalabiliyoruz.

Yetkeyi, erki ellerinde tutanlar, belli bir kast sistemi oluşturmuşlardır. Bu kast sisteminin, seçkinlerin arasına girmek zordur, mücadele gerektirir ve pek çok durumda öncekiler, sonrakilerin kendi yerlerine zamanından önce yaklaşmalarını önlemek için herşeyi yapabilme ihtirasına sahiptirler. Biz çoğunlukla sonradan gelenizdir, önceden var olsaydık, böylesine çocuksu çabalara girişmez, yaygın olanı yapardık.

Politika söylemi olan metinler denemeyeceğim burada, bunu biliyorum. Başlangıcın öyle koktuğuna bakmamalı, başlangıcı çok fazla bulamaç haline getireceğimi biliyordum. Neyi deneyeceğimi, sonrasında da neyi başarıp, neyi sürdüreceğimi bilemiyorum. Free Bird dinliyorum ve serbestçe uçuyorum ben de... Burada mantıklı dizgeleri, yerli yerindelikleri bırakmak istiyorum, nedense.

Pek çoğumuzun yaptığını yapacağım ve net-yazın çöplüğündeki bilinç dökümlerine, gösteri metinlerine, saçmalıklara bir katkıda bulunacağım, bu denemeyle birlikte. Parçalanmaya başlıyorum.