10 Aralık 2008 Çarşamba

Uykusuzluk No:1

Uyuyamadığınızda ne yaparsınız? Çetrefilli bir durumdur uykusuzluk, Tyler Durden'i hatırlayın lütfen. Son zamanlarda iyice pamuk ipliğiyle bana bağlanan uykulardan birini zar zor zaptetmeye çalışırken, gecenin ikisinde dairemin kapısı çaldı, bir defa. İnanın yetti uykumun toptan beni terk etmesine. Önce ısrar ettim, kapıyı açmaya gitmedim, densiz kimse bu saatte çaldığı kapının açılmayacağını anlasın hem. Sonra dayanamadım, açtım bilgisayarı, saçma sapan endişelere yeniden kapıldım, yok blog ne olacak, yok reklam alıp para kazanmaya mı başlasam, kim tıklar ki şimdi onları, beş kuruş için kasacağım da ne olacak, sonra bir sürü düşünce biriktikçe birikti, içten içe zayıflamış uykuyu iyice kemirdiler. Kalktım içeriye gittim, mandalina ve sigara eşliğinde okumaya koyuldum, Mesele dergisini karıştırdım, Roll'da Nejat İşler röportajı iyiymiş, Pelin Batu yeni The Cure albümünü tanıtmış, bir de ben dinleyeyim bakayım nasılmış, The Cure işte aynı tas aynı hamam, biz de bu hamamı seviyoruz zaten. Saatler geçiyor, birazdan günün ilk ışıkları da düşmeye başlar, hani bayram günü olmasa pencereye koşarım, günün izlemesini en sevdiğim saatleri gelir, yedi ile dokuz arası mesaiye veya okula yetişmeye koşturanları izler, bir işyerinde çalışmadığıma hayıflansam mı, sevinsem mi kararsız kalırım, bir başka aylakla karşılaşıp konuşana kadar kaç vakit geçirmem gerektiğini hesaplarım, en kötü durumda yetiştiremediğim işlerin verdiği mahcuplukla bilgisayarımın başına dönerim, ama bayramın bilmem kaçıncı günü bugün, aile ziyaretlerinden dönen bir sürü arkadaşım aylaklık yapmak isteyecekler, ama uykusuzluğa kendini kaptırmış biri olarak onlara ne kadar ayak uyduracağım, bilemem ki şimdiden. Peki, bir daha sorayım, uyuyamadığınızda ne yaparsınız?

Hiç yorum yok: