10 Ocak 2009 Cumartesi

Çakıl Taşları


Sonsuzluk diyebilir miyiz, zamanın dalgalarıyla yavaş yavaş ufalanan hayatlarımızın kumsalına? Orada, taşların üzerinde böylesi cümleler kazılı aslında. Her birini avucumuza aldığımızda, hiçbilmediğimiz bir yaz(g)ının fırlayacağının farkınayız, hayal meyal. Uzakta bir isyanın, bir mahkumun demir yığınına, buz gibi çelik kalplere fırlatacağı kaldırım taşında da, şurada ayaklarımızın gömüldüğü sıcak kumun içinde saklanan çakılda da, eğer iyice bakarsanız görebileceğiniz harfler, insanın gözünde yansıyabilir. Ne kadar boşluktan çıkarmış olursak olalım, kurtarabildiğimizle inşa ediyoruz işte hayatımızı. Oradan bir avuç taş alıp, burada sözlerimizle, belli ki gelişigüzel, ama güzel, anlamlar yontuyoruz işte. Biri yakalar anı, bir başkası yakalanmış anı ifade etmeye çalışır, ikisi de apayrı. Maksat, bir anlığına bir görüntüye takılanın da fark etmesi, her birimizin zaman okyanusunda seken çakıl taşları olduğunu.

[Nihan'a ait olan bu fotoğrafı ve daha fazlasını Flickr'da, Trescondit profilinde bulabilirsiniz. Bana dur diyene kadar Nihan'dan fotoğraflara bakmaya ve gördüklerimi, alakalı alakasız, burada yorumlamaya devam edeceğim. Belki zaman içinde başka fotoğrafçıların merceklerinden de yararlanırım, bilinir mi?]

Hiç yorum yok: