"Bu sözcüğün politika ve gazeteci söylemindeki anlamı: Bireylerin hayatının halka açılması. Bu bizi André Breton'a ve onun herkesin gözü önünde camdan bir evde yaşamak istemesine götürüyor. Cam ev: eski bir ütopya ve aynı zamanda modern hayatın en korkunç veçhelerinden biri. Kural: Devlet işleri ne kadar matlaşır, kapalı kutu haline gelirse, bir bireyin işleri de o kadar saydam olmak zorundadır; bürokrasi kamusal bir şeyi temsil etmekle birlikte anonimdir, gizlidir, kodlanmıştır, akıl almazdır, oysa özel insan sağlığını, mali durumunu, aile hayatını ortaya sermek zorundadır ve eğer medya bir kere karar vermişse, ne aşkta, ne hastalıkta, ne ölümde tek bir an bile mahremiyetini koruyamayacaktır. Başkasının mahremiyetine tecavüz etme arzusu saldırganlığın çok eski bir biçimidir ve bugün kurumsallaşmıştır (fişleriyle bürokrasi, muhabirleriyle basın), ahlaki olarak onaylanmıştır (bilgi edinme hakkı insan haklarının ilk şartı haline gelmiştir) ve şiirselleştirilmiştir (o güzelim saydamlık sözcüğüyle)."
[Milan Kundera, elimdeki Can Yayınları baskısı Roman Sanatı adlı derlemesinde yer alan "Yetmiş Üç Sözcük" adlı bölümde bugün çok daha vahim hale gelmiş mahremiyet meselesi üzerine bu sözlük maddesini kaleme almış, Aysel Bora fransızcadan türkçeye çevirmiş.]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder