"Şirketle; aile üyelerinden biriyle, örneğin bir anneyle kurulabilecek kadar karmaşık ve anlaşılmaz ilişkiler yaşanır. Aynı zamanda hem iyi, hem kötü, hem koruyucudur, ama dolandırıcı ve hadımlaştırıcıdır da. Şirket sizden zaman ve mekânla sınırlandırılmış bir çalışma ister sadece, fakat size hep daha fazlasını talep ediyormuş gibi gelir. Orada durmakla yetinir, ama hep bir şeyler daha yapılmasını bekler gibidir. Sadece bir fabrikanın değil, bir hayvanın ve bir insanın karşısında da, böyle bir şeye kayıtsız kalınamaz. Bu durumda her an onu sevebilir ya da ondan nefret edebilirsiniz. Her iki durumda da, onun tutsağı olursunuz. Sürekli, sonunda sizi kabul edeceğini, hatta seveceğini umut eder durursunuz. Bu da sizin kendinizi sevmenizi sağlayacaktır! Ama bu mümkün değildir, bunu bilirsiniz! Bunun üzerine sizi sevmemesi için elinizden geleni yaparsınız! Böylece bunu onun başına kakabileceksinizdir! Bu durumda ona duyduğunuz öfke haklı bir nedene dayanacaktır! Ve ona savaş ilan ederek sonsuza kadar döner durusunuz. İşte nevroz dedikleri şey bu. Tam bir kısırdöngü."
[François Vigouroux, Bizi neden terk ettin sayın başkan?, Çev: Işıl Özcan, Ayrıntı Yayınları]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder