7 Mart 2009 Cumartesi

Güzel Bir Gün... dü...


Beklenmedik bir hava, hareket özgürlüğü, dostluğunu esirgemeyen yaratıcı insanlar ve havada uçuşan fikirler, açılımlar, deneyimler... Bazı günler güzel geçiyor, kabul ederim. Onlardan bir gün oldu, eve döndüm ve durulmak istemiyorum... Uykuya yatıp yaratıcı kanalımdan akanları rüyaya ve kabusa dönüştürmek yerine kayda geçmek istiyorum...

Dans videosu izledim bugün, facebook denen sosyal ağın bir nimeti oldu. Eskiden nasıldı enformasyon dolaşımı, bugün nasıl, karşılaştırma yapmaya hala gerek var mı, bilmiyorum, ama her gün internete girdiğimde, sosyal ağa bağlandığımda, ilham verici pekçok görüntüyle ve yazıyla karşılaşabiliyorum. İşte bugüne düşen La La La Human Steps adlı dans grubunun bir performansıydı. Amelia adlı bir performanslarından altı-yedi dakikalık bir kesit. Etkileyici geldi, etkilendim ve hem etkilenme olgusu üzerine hem de genel olarak performans sanatlarıyla yaratı sanatları arasındaki farklar üzerine düşünmeye başladım.

Bir süredir bir alışkanlık oturtmaya çalışıyorum. Günde dört saatimi yazmaya ayırmayı başarmak istiyorum. Defterler aldım kendime, onlara her türlü düşünceyi, fikri, anlatıyı yazıyor ve birikmelerini izliyorum. Henüz yazdıklarım arasında bir bağ yok, bir süre sonra onların arasındaki bağı görürüm ya da oluştururum diye düşünüyorum. Ama elimde bunu yapabileceğim bir yekün olmalı. Yazmayıp sadece aklıma gelen fikirleri not aldığımda, olmadığını biliyorum artık. Bir de bunu deniyorum.

Bu süreçte yazarken bilgisayar kullanmıyorum, bilerek. Çünkü bilgisayara yazmak, artık doğrudan yayımlanabilir metinler oluşturmak anlamına geldi benim için. Bir performans oldu. Mesela bu blog, anında yazılıyor, nadiren yazılmış olan değiştiriliyor, bu da ancak daha iyi bir ifade için yapılıyor. Tabii ki eskiden yazdığım yazıları koyduğum da oluyor, ama o yazıların da çoğunlukla bilgisayarda tek seferde yazıldıklarını belirteyim hemen. Kısacası benim için bilgisayarla yazmak, hemen yayımlamak anlamına geliyor şu aralar, yani yazıyı performe ediyorum aslında. Ama yazının kareografisi (kompozisyonu) oldukça kötü olabiliyor bu durumda.

Bu çalışma temposunu yeni yeni oturtuyorum. Deftere yazdıklarım ilerde başka bir süreçten daha geçecek, onları başka bağlamlarda tekrar teğelleyeceğim, kayıtları istediğim şekilde yeniden montajlayacağım ya da yazdıklarımı yeniden yazacağım. Böylece daha çapraşık, daha incelikli bir yapıt oluşturma şansım var.

[Azımsanmayacak önemde bir fark da şu, bilgisayarla yazmanın ve yazmamanın: Bilgisayarda yazılanlar hemen dolaşıma çıkabiliyor, ama deftere yazılanlar bir kasaya emanet edilmiş gibiler, dolaşıma çıkarılmaları için başka bir işlemden geçirilmeleri gerekiyor.]

Yazı çok nadiren bir performans sanatı olabilir, daha çok bir yapıt sanatıdır. [Performans sanatı, bana göre, ön-prodüksiyon aşaması ne olursa olsun, "sahnede" (tiyatro salonu, gösteri merkezi, derslik, dans salonu, konser alanı, bar sahnesi, vb.) seyirciye karşı yaratma anlamına gelir; yapıt sanatı ise, yine bana göre, sanatçının yapıtını, yarattıktan sonra, seyircinin (okurun, izleyicinin, dinleyicinin, vb.) ulaşabileceği bir yere bırakması anlamına gelir.] Ama yapıt sanatı olmakla birlikte, canlı da kaydedilebilir.

Zor olduğunu kabul etmeliyim; daha doğrusu benim zorlandığımı kabul etmeliyim. Mesela, tam da şu anda, şu yazmakta olduğum metinden sıkılıverdim. Neyi niye anlatmak istediğimi unutmaya başladım. İlk paragrafta zihnim neyi arzuluyordu, şimdi ne halde, fark oluştu. İfadem zorlanmaya başladı, kısacası saçmalıyorum sanırım. Ama blog metinlerinin, şu "canlı" metinlerin güzelliği bu: Keyfimin başka bir kahyası yok, sizin de yok; ben istediğimi yazıyorum, siz katlanabildiğinizi okuyorsunuz. Asri zamanlar üretiminin temel noktalarından biri bunun altında yatıyor: Keyfimizin kahyası kendimiziz işte!

Oraya buraya dağıldım, ama geride kalan, bende, daha fazla sanata yer ayırma arzusu. Sanatı takip etmeye, sanat üzerine düşünmeye ve sanat icra etmeye (daha fazla yapıt, daha iyi tasarlanmış performans) daha fazla zaman ayırma. Böylece ekonomik üretim kısırlığımı estetik yaratım çabamla kapatacağımı düşünerek kendimi avutabilirim belki de. (Laf aramızda, herkes ekonomik üretim yapmak zorunda değil; daha iyi bir paylaşım sistemi içinde olsaydık zaten, ekonomik üretim yapanlar ile estetik yaratım yapanlar arasındaki roller daha adaletli/hakkaniyetli dağıtılabilirdi.)

Hamiş: La La La Human Steps'e geri dönülecek; muhtemelen Beslenme Kılavuzu'nda olacak; endişelenmeye gerek yok; tabii isteyen kendi izini sürer, ama üç vakte kadar daha tembeller ve hazırbeklerler için ayrıntılı bilgi ve link akışı sağlanacaktır. La La La Human Steps'le beni dolaylı yoldan tanıştırmış olan Pelin' teşekkürlerimi sunarım.

Hiç yorum yok: